9 Kasım 2010

yol


Yola çıkmak fikri her zaman karın ağrılarına sebep olurdu bende. Oysa fikir kendi içinde keyifli, neden karnım ağrır ki? Kontağı çevirince ağrı, kaygı, vs kalmaz, yok olurdu. Şimdilerde, sanırım aslında Doğu Karadeniz turuna çıkmak üzere hazırlık yaptığımdan beri böyle bir şey yaşamıyorum. "Tek derdim şu oldu" diyecek oldum şimdi, ama derdim de yok, belki benzin parası olabilir sadece.

Yol yapıyor olmak nefis bir terapi, hareket hali devam ettiği sürece şahane bir kafa dinleme söz konusu. Önemli olan Çaylak'ı yolda tutmak üzere dikkatimi toplamam, yorgunluk can sıkıcı, refleksler sağlam olmalı, ara sıra mola vermek gerekli. Trafikte dikkat edilmesi gerekenler kısmını da bu şekilde geçelim.

GPS ya da normal kağıttan katlanabilir harita ile menzili tutturmak da pek kolay modern dünyada. Hala harita okumayı seviyorum. GPS ise dağda bayırda daha kullanışlı. Bu haftasonu GPS'i karayolunda da kullanmak istiyorum, netbook üzerinden navigasyon, pek güzel. Tabelalar yönlendiriyor, yol bildiğim yol, olsun menzile vardığımda şehir içi yol bulmak zahmetsiz olsun diye düşündüm.

Giderken sağ koltukta yardımcı pilotum var, dönüşte yalnızım ama. İlk kez bu kadar uzun mesafeyi tek başıma kat edeceğim, sanırım becerebilirim. Çaylak maksimum 90 km/s hıza sabitlenir, risk alınmaz, akslardaki Torsen LSD'ler her ne kadar yol tutuşu güçlendirse de gazlanmaz, viraja namuslu girilir, namuslu çıkılır. Yol uzun sürer ama olsun, tek başıma döneceğim, olası bir arıza ile yüzleşmek istemem.

Bir de gündüz dönmeliyim, sabahtan çıkıp mesela, akşama İstanbul'da olabilirim. Gece tek başıma gazlamayı sevmiyorum, kısa mesafelerde gece tek başıma yol yaptım ama niyeyse bu sefer istemiyorum, zaten mesafe fazla..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder