19 Ekim 2014

10 Kasım 2011

rest in pieces


Rest in pieces aslen bir Joe Coleman belgeseli, yine de dön dolaş 1500 km boyunca gördüğüm parça pinçik hayvanlar oldu. Öncekinde bi ton serçe görmüştüm. Kamyonun biri buğdayı döke döke gitmiş, serçeler de tıkınma sırasında gerektiğinde tüyemeyip ölüyorlardı. Bu kez sayısız kedi, köpek, kirpi, kuş muhtelif evrelerde (asfalt ile bütünleştirilmiş, bütünleştirilmemiş arasındaki bilimum safha) son yolculuklarına çıkmışlar. 

Yanlarından geçerken co-pilot ve ben tepki vermemeyi tercih ettik. Aksi halde her ceset için ağlama biçimleri tatbik etmek gerekecekti. Zorunluluktan ve gerektiğinden değil, kendiliğinden oluyor bu. Önce yoldaki ölü hayvanı görüyorsun, içinde sadece bir "Lan!" olan küçük bir düşünce balonun oluyor, sonra kelime sıvılaşıp gözüne koşuyor. 

Ne olursa olsun kaldırabileceğimden fazlaydı..

6 Nisan 2011

Orestiada!


O yanda çayır çimen, ağaçlar, insanlar, kediler aynı diyorlar. Merak ettik, gidip göreceğiz. Memlekete pek yakın, sınırın hemen orası, 18km kadar ötesi..

28 Şubat 2011

öyle mi? böyle mi?


Hepimizin annesi gitti ve bunun altından kalkabilmiş değilim. Yine de keyfim yerinde gibi. Bir süredir bünyeden sağılan kan, pıhtı, ilik olayı nihai bir MR hamlesiyle bitti sanıyorum, şimdi önümüzdeki maçlara bakacağız. Sona kalan sonuçlar elbet önemli olsa da iyimser haldeyim. Kötümser olsam ne olacak? En fazla kalan yaşamımı renklendirmek üzere işi gücü bırakıp kesintisiz dolanmaya başlarım, fena da olmaz. 


Haftasonu Kadıköy-Pendik yaparken E5 üzerinde oluşan nefis sabun zeminde Çaylak'ın kıçını başını savurmayı ve kaza yapmamayı becerebildim. Soğuktu. Egemen'nin yeni ofisine uğradık. Biraz lakırdı, projeler, çay. Tersane bölgesi enteresanmış, daha önce görmemiştim.


Bünyeyi sürekli ihmal ettiğim sunucu değişimi, yeni sunucu üzerinde yeni tasarıma, bilimum eklentiye yoğunlaştırdım diyecem ama pek değil. Daha çok film izledim. Oscar adayı (ki artık an itibariyle ödüller belli oldu) filmleri hala izleyemiyorum, kuzu kuzu bakıyorlar yattıkları yerden. Bu da böyle bir takıntı, adaylıkları belli olduğundan beri niyeyse uyandırdıkları merak kayboldu.


Soğuk devam ederse Cuma akşamı Çilingoz kampı, devamında İğneada parkuru yıpratıcı olacak. Pazar günü mümkün mertebe erken dönüş yolunda olmak gerekli ama bizi geri getirecek sağlam araç kalır mı emin değilim..

9 Kasım 2010

yol


Yola çıkmak fikri her zaman karın ağrılarına sebep olurdu bende. Oysa fikir kendi içinde keyifli, neden karnım ağrır ki? Kontağı çevirince ağrı, kaygı, vs kalmaz, yok olurdu. Şimdilerde, sanırım aslında Doğu Karadeniz turuna çıkmak üzere hazırlık yaptığımdan beri böyle bir şey yaşamıyorum. "Tek derdim şu oldu" diyecek oldum şimdi, ama derdim de yok, belki benzin parası olabilir sadece.

Yol yapıyor olmak nefis bir terapi, hareket hali devam ettiği sürece şahane bir kafa dinleme söz konusu. Önemli olan Çaylak'ı yolda tutmak üzere dikkatimi toplamam, yorgunluk can sıkıcı, refleksler sağlam olmalı, ara sıra mola vermek gerekli. Trafikte dikkat edilmesi gerekenler kısmını da bu şekilde geçelim.

GPS ya da normal kağıttan katlanabilir harita ile menzili tutturmak da pek kolay modern dünyada. Hala harita okumayı seviyorum. GPS ise dağda bayırda daha kullanışlı. Bu haftasonu GPS'i karayolunda da kullanmak istiyorum, netbook üzerinden navigasyon, pek güzel. Tabelalar yönlendiriyor, yol bildiğim yol, olsun menzile vardığımda şehir içi yol bulmak zahmetsiz olsun diye düşündüm.

Giderken sağ koltukta yardımcı pilotum var, dönüşte yalnızım ama. İlk kez bu kadar uzun mesafeyi tek başıma kat edeceğim, sanırım becerebilirim. Çaylak maksimum 90 km/s hıza sabitlenir, risk alınmaz, akslardaki Torsen LSD'ler her ne kadar yol tutuşu güçlendirse de gazlanmaz, viraja namuslu girilir, namuslu çıkılır. Yol uzun sürer ama olsun, tek başıma döneceğim, olası bir arıza ile yüzleşmek istemem.

Bir de gündüz dönmeliyim, sabahtan çıkıp mesela, akşama İstanbul'da olabilirim. Gece tek başıma gazlamayı sevmiyorum, kısa mesafelerde gece tek başıma yol yaptım ama niyeyse bu sefer istemiyorum, zaten mesafe fazla..

2 Kasım 2010

R12

10.000-14.000 kraliçe lirası fiyatı varmış, yani ciddi pahallı, ne de olsa klasik. 1938 BMW R12, bulunabilir mi? Bulunabilir. Cukka? İşte orasını bilemedim. Ama Çaylak'ın yanında bir de bu olsa hayat bayram olur muydu? Olurdu elbet..

1 Kasım 2010

ercova


Cunda sonrası rahat duramayıp Ercova Yaylası'na çevirdik rotayı. Bünye yüksek rakım gördü, ferahladı. Yaylalar hala çer çöp, plastik atık, vs kaynıyor, pek sıkıcı..